Archive | Temmuz 2012

Sensizdim bir de bensiz

Sensizdim bir de bensiz

Geliyorum dedi. Benden bile kovdum beni. Ama ne o geldi ne de kovduğum ben geldi geri. Sensizdim bir de bensiz bıraktın beni.
Nazım Hikmet Ran

çocuksu bir gülümsemeyle.

çocuksu bir gülümsemeyle.

bir an durdu. iki elinin ayasının içine alarak, cigarasını yaktı. saçlarını yalayıp geçen rüzgârın çıkardığı ıslıklı ve uğultulu seslerin arasında, ruhunun derinliklerinde hissettiği o sesi seçmeye çalıştı. sanki asırlarca öteden gelen bir sesti bu, bir davetti sanki. tüm boşlukların ve sırların susuşunun sesiydi bu. -anlamıyorum dedi zebercet. etrafına bakındı, tepelerin ve uğultulu rüzgârların asırlardır söylediği marştan başka tanıdık bir ses daha olmalı -dedi. garip bir şekilde, sıcağın altında üşümüştü sanki, biraz da ürktü. bilincinin, bilinmezliğin karşısında verdiği sınavın terlerini sildi alnından. ama hem uzaklardan seslenip, hem içinde duyduğu sesin peşine nasıl düşecekti ki hem ? bu yüreğimin sesi -dedi. delice esen rüzgârların arasında anlaşılan sesti bu. öyleyse delice es sen de -dedi mırıldanarak. ve kafasını göğe kaldırdı, rüzgârın akımına kendini bırakmış, yükselip alçalan, havada çeşitli kavisler çizen kuşları gördü. bu kadar ayrıntıya boğulmaya ne gerek var ki hem -dedi. tüm duygularımı yüreğimde esen o deli rüzgârlara bırakıyorum -dedi çocuksu bir gülümsemeyle. -dahil. (selimışık)

serap olan adamdı…

serap olan adamdı...

bir gün bir adam bir çölün ortasında bir vaha gördü. önce sevindi, sonra “bu olsa olsa bir seraptır ” ; diye düşünerek endişelendi. yine de o tarafa doğru koşmaktan kendini alamadı. koştu koştu. siz deyin kırk dakika, ben diyeyim 40 yıl boyunca; nihayet varması gereken yere vardı. heyhat, orada gerçekten bir vaha vardı. serap olan adamdı…

gökhan özcan

foto vadim trunov

sesiniz egeye engebelli.

sesiniz egeye engebelli.

Her Orospu Islaktır

Gözleriniz iki şiir arası,
kadife bir soluk.
Şiir, kirpiklerinize tuz.

Elleriniz, kafiyeye zulüm
Kıçınız baki değil
ve
sesiniz egeye engebelli.
Sizin gözünüz, etinize yamalı
ve
şiirleriniz fermuarınıza.

Biz uykuda, siz yatakta
Diyarbakır doğuda,
İzmir batıda.
Sıyır kaburganı,gör
-sün Afrika.

GülsümDemir.

Bir aynına, bir zıttına…Bir sağa, bir sola…Bir başa, bir sona…

Bir aynına, bir zıttına...Bir sağa, bir sola...Bir başa, bir sona...

O da bir yanını kapattı sonra diğer yanlar o yanı takip ettiler. Ve sanki hiçbirşeyolmamışdaherşeynormalmişgibigillerden birinin daha açık ara kazanç olarak gördüğü kapatılan yanların sanki kimseye açılmamış gibi heyecanla ve hızlıca bir diğerine veya senden sonrakine açılmasını takiben tekerrür eden tarih veya zaman yanılgısıyla tarih sanılan küçük küçük oyunlar alanı…

Yani: Yaşadıklarımızın, yaşayacaklarımızın, savunduğumuz hayat görüşü ?? müzün, hayat görüşü ?? müzden doğan o her an silmeye çalıştığımız, kendisinden kaçtığımız geçmişimizin ve kendi oyun alanlarımızın tarifi…

Sonunda kazanacağımız: Kendi küçük oyun alanımızın dışına çıkıp, başrole cesaret edemeyen figüranların biriktiği itiş kakış sahnesinde, yine küçük bir oyun alanı. O alan içinde hiçbir zaman kendimize yetmeyerek haz peşinde debelenmek… Bir içine, bir dışına… Bir aynına, bir zıttına…Bir sağa, bir sola…Bir başa, bir sona…