Archive | Ocak 2013

Ürperti

Ürperti

Sisini kendi yaratan gemi
Kayıp gidiyor ayaklarımın altından
Çırpıyor kanatlarını zıpkın kuşu
Sisin içinde
Denizde zaman yok.

Yanmış bal kokuları getiriyor rüzgar
Kıyıdaki camlardan
Döl tozlarıyla.

Ben de bir tohumum burada
Uyarılmış bir tohum
Beni kıyıya
Bırakan bana
Denizde zaman yok.

Saflığın ve güzelliğin
Büyük zamanı…

Edip Cansever
Ürperti

Sil beni n’olur kırk yıllık kirim pasım gitsin.

Gidilmemesi gereken bir içkievi
(Dişçiler, sakatlar, kalbi çürükler gitsin)

Gidilmemesi gereken bir ev Dikmen’de
(Üç kağıtçılar, yalancılar, pijamalılar gitsin)

Gidilmemesi gereken bir ev Y. Mahalle’de
(Dönekler, uğrular, şerbetçiler gitsin)

Yolcu bir bardak çay için benimçin
(Aşıklar, şairler, işsizler içsin)

Yaprak, mevsimin içi ve Çin-i Maçin
(Devrimciler, namus erbabı, doğrucular içsin)

Yolcu o şarkıyı bir kez daha dinle benimçin
(Çıplaklar, mert kişiler, kuzular içsin)

Bin dokuz yüz o yıllarda içtiğim sigara
(Bin yıl koynumda beslediğim yılan içsin)

Tam bir yıl can alacağım var birinden
(Bir yılımı da işte falan filan içsin)

Her şeyi öğrenir kişi ve bağışlar sonunda
(Bir anamın sütü kaldı onu da bulan içsin)

Sen son kokladığım gül: adın zambak
(Sen başladın artık, her şey geçsin gitsin)

Sen incelikler antolojisi, uyut beni
(Sesin bir cibinlik gibi soluğumu kessin)

Bir kez daha diyeyim: Özenle katlanmış bir mendil gibisin
Sil beni n’olur kırk yıllık kirim pasım gitsin.

Cemal Süreya
photo by Bahar Gok

her birimizin

her birimizin

Darbe almış, kırık dökük insanlara gerçek hayatta da seçtiğim rollerde de bir eğilimim var.. Nedenini tam bilmiyorum.. Aslında hepimiz kendi içimizde biraz yaralı ve bereliyiz. Kimse mükemmel değil.. Galiba hepimizin biraz canına okunmuş, her birimizin /..

– Johnny Depp

” bir hayat bir fotoğraf”

'' bir hayat bir fotoğraf''

” bir hayat bir fotoğraf”
Kapıyı açtım. Tarifsiz bir koku tüm vücudumu yalayarak geçti. Açık bıraktım kapıyı. Vestiyerdeki fötr titretti beni. Masa üzerindeki, içine yapma çiçek konmuş vazo düştü düşecek. Ona aldırmıyorum. Fötr… Aldım elime, ezmeli miyim, kokladım, bir daha. Yerine koydum. Şimdi üzülmek istemiyorum, öfkeli olmalıyım. Yüzündeki iğrenç maskeyi düşürmeli, geriye ne kalacağını görmeliyim. Beni son yaptığımla tanıyacak. Oysa kıyıdan denize açılan, ona ulaşmak için sürekli kürek çeken benim.

Tıkırtıyla kendime geldim. Komşum, kalbinden başka mülkü olmayan Ayşe. Sevgisini sevgiyle, güvenini güvenle değiştirebildiğim tek insan. Sarılıyoruz. Kapıdan biraz daha geri çekilerek, bu ne koku böyle, diyor Ayşe. Oflaya puflaya bir baş selamıyla Hasan Amca merdivenlerden çıkıyor. Arkasından bakıyoruz. Yaşlı olmayı istemiyoruz. Kokuyu aldı Ayşe, Hasan Amca’nın arkasından üfledi. Kapının girişindeki paspası engel görüp içeri girmeden başıyla etrafa bakındı. Bu nasıl vazo ayol, dedi, çiçek dünyanın üzerine kondurulmuş gibi. Yok, yok büyük bir elmadan çiçek çıkmış gibi. Elini dokundurdu. Hızla çekti. Mıknatıslı mı ne? dedi. Bakmadım çiçeğe, şapkayı gösterdim. Öfkemi şapkadan almak ister gibi bana baktı, Ayşe. Aldırma, dedi, sen kendini sevilen insan durumuna dönüştürmedin, senin aşkın mutsuzluk. Durur durur böyle konuşur, benim arkadaşım. O adama nasıl kendini sevdireceksin. Onun düşüncelerini anlamak ormanı taşlamak gibi bir şey. Artık anlamasını da istemiyorum. Yapmam gerekeni yapacağım. Fötr şapkaya tekrar dönüyorum, arkamda Ayşe. Böyle iğrenç kokulu insanlarla aldatıyor beni, görüyorsun, dedim. Ayy koku deme dedi, Ayşe bu öyle aldatma kokusuna benzemiyor. Sen asıl toprağı kendinden çiçeğe bak. Ne dersin o kadın mı getirdi bu çiçeği? Senin toprağın benim, istediğin gibi sür demiştir. Sert bakışımdan çok soluğumu ağzımda tuttuğumu görüyor. Konuşmaktan vazgeçip etrafa bakıyor, burnunu kapatıp yüzünü ekşiterek. Vestiyerin yanı başındaki kapıya başını dayıyor, yok diyor, buradan bir ses gelmiyor, bir koku da. Ama öbür kapıya yönelmiyor, bana dönüp, burnundaki elini çekmeden, ne yapacaksın şimdi, diyor.

Tam o sıra Hasan Amca’nın kapıdan uzanmış başını görüyoruz. Girmekle girmemek arasında bize bakıyor. İkimiz birlikte yanına yaklaşıyoruz. Komşuyuz ama Hasan Amca bize hep mesafeli durmuştur. Yok, içi ister bizi, parası olmadığından değil, öyle işte. Bizi yanı başında meraklı gözlerle baktığımızı görünce, bu koku sizin oraların kokusuna benzemiyor, girip bakalım, diyor. Şaşırıyoruz. Aramızdan geçiyor, giriş kapısının tam karşısındaki kapıya doğru yavaş yavaş gidiyor. Arkasında biz. Kokuyu daha çok çekiyor, kapıyı açıyor. Hasan Amca’nın omuzları üzerinden odaya bakıyoruz, ben olanca gücümle bağırıyorum, Ayşe sıkıca sarılıyor bana.
Hasan Amca, herkesin sonundan söz edecek gibi oluyor, ben ağıt yakıyorum, derin, kuyu yorgunu bir sesle: Beni kendim olmaktan çıkardın. Geciktirdin her şeyi. Arkama dağ olursun demiştim, sırtıma dağ oldun. Hep daracık sokaklarda izini sürdüm senin, geniş alanlarda nefes aldırmadın bana.

Sustum. Hasan Amca polisi aradı. Polisler inceleme yaptılar, birisi sürekli fotoğraf çekti. Kapı girişindeki masayı, vestiyeri daha çok, o fotoğrafı istedim.

Bitti artık, dedi Ayşe, bak sonunda kurtuldun ne gamın kaldı, ne mutsuz aşkın. Dedi demesine ama sırtımdaki dağa, kayıp bir hikâye, bir de elime tutuşturulan fotoğraf eklendi.
Turan Horzum

Bill Cosby’den daha hızlı okumanızı sağlayacak tavsiyeler

Okuma, yazmayla eşit düzeyde yetenek isteyen bir iştir. Okumak yazmak gibi ideal sonuçlar için ideal teknikler gerektiren bir beceridir. Peki, ideal tekniği nasıl bilebiliriz?

Günümüzde hızlı okuma dersleri, kursları, yazılımları ve kitapları varken, en etkili tavsiyelerden bazılarını hiç tahmin edemeyeceğiniz birinden alacaksınız: Bill Cosby!

Bill Cosby, adını verdiği televizyon şovunun arkasındaki sevecen kişiliğiyle biliniyor olabilir, ama o doktorasını eğitim alanında yapmış ve etkili okuma teknikleri öğreniminde onlarca projede yer almış biri. 1985 yılında yayınlanan Kelimenin Gücü Nasıl Kullanılır isimli antolojideki “Nasıl Daha Hızlı Okunur?” başlıklı yazıda, Cosby üç tane hızlı okuma stratejisi önerir. İşte o stratejiler:

1) Ön okuma: Okuduğunuz metin uzun ve zorsa

Ön okuma, özellikle uzun dergi, gazete yazıları, iş raporları ve kurmaca dışı kitaplar gibi zor metinleri anlamak için oldukça faydalıdır.

Ön okuma, zamanın onda birinden az bir sürede, metnin yarısını anlamamızı sağlayabilir. Mesela, bu teknikle, bir saat içinde 100 sayfalık raporun 8-10 sayfasını inceleyebilirsiniz. Ön okumayı yaptıktan sonra, hangi raporun (ya da raporun hangi bölümlerinin) yakın okuma gerektirdiğine karar verebilirsiniz.

Peki, ön okuma nasıl yapılır? Seçtiğiniz herhangi bir bölümdeki ilk iki paragrafın tümünü okuyun. Sonra kalan paragrafların ilk cümlesini okuyun. Sonra, bölümün son iki paragrafının tümünü okuyun.

Ön okuma tabii ki size metnin bütün detaylarını vermeyecektir. Fakat bu teknik,  istemediğiniz ya da ihtiyacınız olmayan şeyleri okumak için zaman kaybetmenizi engeller.

Kısaca, ön okuma, sizi hızlandırır, uzun, tanıdık olmayan materyaller hakkında etraflı bir görüş kazanmamızı sağlar.

2) Göz Gezdirme: Okuduğunuz metin kısa ve basitse

Göz gezdirme, popüler dergi, spor ya da eğlence yazılarını okumak için iyi bir yoldur.

Haftalık popüler dergileri ya da günlük gazeteleri okumayı şimdikinin yarı zamanında yapabilirsiniz.

Ayrıca, göz gezdirme, önceden okuduğunuz materyalleri yeniden incelemeniz gerektiğinde de çok etkili bir yöntemdir.

Peki, göz gezdirme tekniği nedir? Gözlerinizin mıknatıs olduğunu düşünün. Önünüze bir sayfa koyun, gözlerinizi daha hızlı hareket ettirerek sayfadaki her satırı baştan sona tarayın. Her satırdan bazı anahtar kelimeleri aklınızda tutun.

Aslında herkes farklı şekillerde göz gezdirir.

Siz ve ben aynı sayfaya baktığımızda, aynı kelimeleri aklımızda tutmayız, fakat metnin neden bahsettiği hakkında benzer düşüncede olacağız.

Sonuç itibariyle, ön okuma ve göz gezdirme hızlı bir şekilde okuduğunuz metnin içeriği hakkında size bilgi verir, fakat, hiçbir teknik, metnin yüzde 50′sinden fazlasını anlamanızı sağlamaz, çünkü hiçbir teknikte tüm metni okumuyorsunuz.

Okuduğunuz metni (hepsini değil bir bölümünü) daha hızlı okumak ve daha iyi anlamak için üçüncü bir tekniği de bilmelisiniz.

3) Kümeleme – Hızınızı ve algılamanızı geliştirmek için

Çoğumuz bir seferde bir cümledeki bir kelimeye bakarak okumayı öğreniyoruz.

Özellikle kelimeler zor olduğu zamanlarda, hala bu yöntemi kullanıyorsunuzdur ya da  bir şiirdeki, Shakespeare’in bir oyunundaki ya da bir sözleşmedeki çok özel bir anlama sahip bir kelimeyle karşılaştığımızda bunu uyguluyoruz.

Fakat, kelime kelime okuma, hızlı okumak için kötü bir yöntemdir. Bu yöntem gerçekten hızımızı keser.

Her seferinde bir kelimeyi okumaktansa, kümeleme alıştırmasını yapmak, yani kelimeleri gruplamak sizin hızınızı etkileyici bir şekilde arttırır. Çoğumuz için, kümeleme okuduğumuz metni görmenin tamamen farklı bir yoludur.

Peki, kümelemeyi nasıl yapacağız? Önünüze bir metin alın. Gözlerinizi bir bakışta üç ya da dört kelimeyi küme içine alacak şekilde metindeki tüm kelimelere bakın.

Kümeleyerek okumayı öğrenme, gözünüzün doğal olarak yapabileceği bir şey değildir. O yüzden sürekli alıştırma yapmanız gerekir.

Bir metni önünüze alın, onu olabildiğince hızlı okuyun. Bir seferde bir kelimeyi görmektense, üç ya da dört kelimeyi görmeye odaklanın. Sonra ilk seferde atladığınız kelimeleri görerek normal hızınızda tekrar okuyun.

İkinci bir metinde bunu yeniden deneyin. İlk önce kümeleme, sonra ilk seferde kaçırdıklarınızı görerek tekrar okuma.

Kelimeleri kümeleyerek okuduğunuz zaman hızınız artacak. Her gün on beş dakika alıştırma yaparsanız bir haftada ya da yakın bir zamanda bu tekniği özümseyebilirsiniz. (Fakat bu tekniği geliştirmeniz daha uzun zaman alırsa hayal kırıklığına uğramayın. Her şeyi kümelemek zaman ve alıştırma ister.)